2 Eylül 2008 Salı

THIS IS ENGLAND!




26. Uluslararası İstanbul Film Festivali sayesinde vizyon yollarını gözlemeden izleme şansı yakaladığımız ,İngiliz yönetmen Shane Meadows'un kendi hayatından esinlenerek yazıp yönettiği filmi 'This Is England', 1980'lerin aşure tadında,Thatcher İngiltere'sine pembe gözlükleri çıkarıp,çıplak gözlerle bakabilen, politik sinemanın en iyi örneklerinden birisi.

Falkland savaşında babasını kaybeden 12 yaşındaki Shaun(Thomas Torgoose) duygusal,yalnız bir çocuktur.Okul dönüşünde tanıştığı dazlak grubunun lideri Woody(Joseph Gilgun) ile kısa zamanda yakınlaşır ve kendisi de bu gruba dahil olur.Başkalarına karşı zararlı hareketlerde bulunmayan,içinde Jamaikalı zenci Milky(Andrew Shim)'ye de yer veren dazlak grup,günlerini ince eğlencelerle geçirirler ta ki hapisten yeni çıkan radikal 'orijinal dazlak' Combo(Stephen Graham) ile karşılaşana dek ...

This is England ile hemen hemen aynı dönemleri işleyen bir diğer İngiliz filmi Billy Elliot idi.Babasının Thatcher- neo-liberalizmine karşı sendikal mücadele verdiği karmaşa içerisinde, 'kurtuluş'u dansta bulan Billy'den farklı olarak, Shaun şehit!düşmüş babasının bir nevi intikamını almak,içindeki üzüntüyü açığa vurmak gayesi ile zenofobik(yabancı düşmanı),milliyetçi bir kimliğe bürünmeyi tercih eder.Thatcher'a sövgü dolu duvar yazıları,Pakistanlı dükkan sahibine fiili ve sözlü taciz;Ben Sherman gömlekli,Doktor Martinez demirli botlu,pantolon askılı dazlak Shaun un karıştığı olaylardan birkaçı...1992 doğumlu genç oyuncu Thomas Torgoose' un ilk sinema filmi olduğunu tahmin etmek kolay değil.Kendine has sarışın-kızıl havası,hafif tombul vücudu,küçük burnu,masum gözleri,hem dramatik hem komik rollerde oyuncunun başarı defterine artı puan yazdırıyor.




Artık üzerinde batan bir güneşin olduğu eski imparatorluk İngiltere'nin ekonomik kriz,savaş,işsizlik gibi dikenli sorunlarla cebelleştiği 80'lerde, bunların sorumlusu tutulan Pakistan,Hindistan göçmenlerine ve dolaylı da olsa zencilere karşı alınan tutum ve davranışların temsilcisi olarak seçilen Combo karakteri Stephen Graham tarafından hakkı verilmiş bir rol.Dost kabul ettiği Milky'ye filmin sonlarına doğru aldığı bireysel tutum ise ırkçılığın acı ve acımasız yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor.Shaun tarafından denize fırlatılan ,mavi kan üstünlüğü ile beslenen bayrak belki onu mücadelesinde yalnız bırakıyor;lakin bu yolu daha dostça ,daha ahlaki araçlarla sürdürmesini sağlayacak yeni bir seçenek sunuyor. Filmin eleştirel ve siyasi mesajları bir yana çoğu genç oyuncunun ilk sinema filmi olmasına rağmen takdire şayan başarısı,dönem kıyafetleri,diyaloglar(özellikle Smell ve Shaun'un flört muhabbetleri), Shaun un annesini oynayan Cynth(Jo Hartley)'in ingiliz aksanlı ingilizcesi, görmeye ve duymaya değer filmin sadece birkaç parçası.Dönem filmlerinin şüphesiz bir diğer güzelliği soundtrack albümlerinde saklı.Tainted Love'dan Come on Eileen gibi çok sayıda coverlanmış klasik parçaların yanında,günümüzün naif grubu Gravenhurst'ün parçalarına da yer verilmiş olan albüm 80'lerin punk,skinhead,thatcher,savaş,zenofobi kaynayan birleşik krallık atmosferine cuk diye oturmuş.




Ülkemizde IF festivalinde gösterdiği gişe başarısını maalesef vizyon gişelerinde gösteremeyen This is England doğrusu çok daha büyük bir ilgi hakediyor.Kalitesini İngiliz Bağımsız Film Festivalinde'En İyi Film' ve 'Gelecek Vaat Eden En İyi Yönetmen' dallarında aldığı iki ödül ve Roma Festivalinde 'Jüri Özel Ödülü' ile kanıtlayan film umarım arşivinizde de ön sıralarda bir yer edinir.



Hiç yorum yok: