2 Eylül 2008 Salı

I'M NOT THERE



Efsane haline gelmiş müzik adamları hakkında yapılan Hollywood endüstrisi imzalı yapımlar arasında 'I'm not There' en sükseli mekanından izleyiciye göz kırpıyor.Geçtiğimiz birkaç sene içerisinde Johnny Cash,Leonard Cohen,Elvis Presley,Joe Strummer(The Clash),Ian Curtis(Joy Division) gibi dillere destan frontmen ve müzik tarihinin kilometre taşları isimleri üzerine yapılan belgesel niteliğindeki biyografik yapımlar şüphesiz bu türe ilgiyi artırdı.Bu örneklerin ardından sürprizden çok beklenen bir yapım olan Bob Dylan biyografisi,İstanbul Film Festivalinin'de en iddialı parçalarından biri oldu.Türdeşlerinden farklı olarak Bob Dylan'ın 6 farklı isim altında,6 farklı karakterde nefes aldığı filmde,olağan öykü akışından daha çok birer performansa rastlıyoruz.Elvis gibi büyük bir şarkıcı olmayı düşleyen küçük Woody (Marcus Carl Franklin),60'ların ünlü folk şarkıcısı Jack Rollins(Christian Bale),iyi yazılmış bir romandan düşmüşçesine kafaları ağrıtan cümleler sarfeden Arthur Rimbaud(Ben Whishaw),iyi bir aile babası ve eş olamayan ünlü aktör Robbie Clark(Heath Ledger),kaçak ve asi Billy the Kid(Richard Gere) ile çevresi ve hayranları tarafından anlaşılamayan adam June Quenn(Cate Blanchett).Gözünde siyah gözlükleri,ağzından düşmeyen sigarası ile Cate Blanchett'in Bob Dylan performansı filmi izlemek için başlı başına bir neden teşkil edebilir.Bunun yanında gerek diğer Bob Dylan yorumları gerekse yardımcı oyuncuların performansları emeğinin hakkını fazlaca vermiş durumda.Her ne kadar hikayeler arasında sert geçişler olsa da Vietnam Savaşı'nın ağır havası,zencilere yapılan ayrımcı politikalar ve tabi ki Bob Dylan parçaları tüm hikayelere parça parça serpiştirilerek hava yumuşatılmış,aralarında ortak bir ilişki kurulmaya çalışılmış;ortaya tadından yenmeyecek özgün bir yapıt çıkarılmış.Durum böyle olunca bizlere de böyle yapımları başımızın üstüne koymak düşmüş.

Hiç yorum yok: